Tarih Bilimi
Beşeri ve sosyal bir bilim olan tarih, zamanın ve mekanın içinde ve üzerinde yaşayan insanları birbirine bağlayan çok önemli bir ilişkiler bütünüdür. Tarih dünü anlatırken aynı zamanda bugünü aydınlatır ve yarınlar için bir fikir verir ve olaylarla olgular arasında köprüler kurar. Bundan dolayı tarih sadece geçmiş ile uğraşan statik ve durağan bir bilim olmaktan çıkmış, dinamik ve hareketli bir bilim olarak bütün bilimlerin temelini oluşturmuştur.
Tarih Biliminin Konusu
İnsan ve insan gruplarının yaptığı her türlü uğraşı, gerileme ve ilerlemeler tarihin konusuna girer. İnsanlar yaratılışından günümüze kadar fert olarak yaşayıştan grup, klan, cemiyet ve toplum olarak yaşam tarzına ulaşmışlardır. Bu aşamadaki bütün genel ve özel tecrübeler insanlığın bundan sonraki aşamaları için çok önemlidir. Bu bakımdan tarihin konusu sınırlı bir alan olmayıp çok geniş bir insan uğraşıdır.Tarih Biliminde yorum yapmak ta dolayısıyla geniş ve engin bir Tarih formasyonunu gerektirmektedir.
Tarih Biliminin Faydası
Bütün bilimlerin amacı ve hedefi aynı olmakla birlikte, yöntemleri farklı farklı olmuştur. Bütün bilimler; gerçeği, doğruyu ve iyiyi arayarak bulgularını insanlığın hizmetine sunmayı görev saymışlardır. Bazı bilimler günlük ihtiyaçları karşılar, bazıları ferdi sorunları çözer, bazıları da her şeyin daha mükemmel, daha gelişmiş ve daha kullanışlı olmasına çalışmaktadır.
Tarih de bunlardan farklı değildir. Tarih bütün bu hedeflere ulaşırken insanlığın bilinen en eski tecrübelerinden düne kadar yaşanılan fakat unutulmuş, ihmal edilmiş bilgileri, belgeleri yeniden günümüz insanına kazandırmaktadır. Yani bilgileri (tecrübeleri) yeniden güncelleştirmektedir. Güncelleşen bu tecrübeler devamlı insanlığa zihin jimnastiği ve düşünce ufku kazandırmaktadır.
Aynı olayları yeniden değerlendirmek, bunlara çeşitli cephelerden bakmak, insan zihnini hep yeni şeyler hayal etmeye ve eleştirel bir bakış açısı kazandırmaya neden olmaktadır. Olaylar, statik bir durum olmadığından, çok çeşitli nedenlerin birleştiği bir dinamik unsur olduğundan dolayı gelişmeyi körükleyici bir başlangıç olmaktadır.
Olayların farklı farklı değerlendirilmeleri insanlığı hep ortak noktalarda buluşturmuş, “her şey insan için” anlayışını güçlendirmiştir. Uzun tecrübeler insanlığı ortak zarar ve ortak yararlar etrafında toplamayı başarmıştır. Artık insanlık savaşın zararlı ve masraflı, barışın ise faydalı ve masrafsız olduğunu öğrenmiştir.
1950’li yıllara kadar barışı sağlamanın yolu olarak tek çıkar yol, savaş görülürken günümüze yaklaştıkça diplomasi ağırlık kazanmıştır. Artık barış için ikili görüşmeler, bölgesel görüşmeler, toplumlar arası görüşmeler ve birlikler arası görüşmeler şeklinde örgütlenmeler oluşmaya başlamıştır.
Tarih bundan önce, savaş için, düşmanlık için, katılık, baskı ve bağnazlık anlayışı için bir araçken bundan sonra “barış için tarih” anlayışına dönüşmüştür.
Bütün insanlığın yurt içinde ve dışında barış içinde yaşayabilmesinin belki de en önemli şartı, tarih bilincine sahip olmasıyla mümkün olacaktır.
Tarih Eğitimi
Tarih, çok eski yıllardan beri, bir nakil ilmi olarak değerlendirildiğinden dolayı ezberci ve sıkıcı bir ders haline gelmişti. Genellikle öğrenciler tarih dersinden hoşlanmazlardı.
Son yıllardaki eğitim ve öğretim anlayışındaki değişmeler, müfredat programlarındaki amaç ve davranış uyumunun sağlanmasıyla tarihe olan bakış açısı da değişmeye başlamıştır.
Yeni tarih anlayışımız bireyi esas alan, onu merkez kabul eden evrensel anlayışın benimsenmesidir. Gelişkin bir tarih bilinci, yaşadığımız çevreden ve mekandan dünyaya, bugünkü tarihten geriye doğru gitmeyi esas kabul eder. İnsan öncelikle yaşadığı mekanı beğenmeli ve sevmelidir. Sevgi halkalar halinde bu coğrafyada geriye doğru giderek ona katkıda bulunanlara ulaşmalıdır.
Bu Tarih anlayışı içinde siyasi, askeri olaylar yanında, onları hazırlayan sosyal, fiziki olaylara, insanın meydana getirdiği kurumlara, sanat eserlerine, eşyaya daha fazla önem verilmektedir. Olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde ele almakta, ferdi kahramanlardan ziyade, toplumlar üzerinde durmaktadır.
Bu imkânları ve değişmeleri çok iyi değerlendiren okulumuzun tarih zümresi öğretmenleri, ezberci ve nakilci eğitimden tamamen sıyrılarak öğrencilerimizin olaylar üzerinde düşünmelerini, analiz ve sentez kabiliyetlerini geliştirmelerini amaç edinmiştir.
Bu tarih eğitimi anlayışımızla öğrenci yönlendirilmemektedir. Yorumlar ortaya konurken kesin ifadelerden ziyade, esnek ifadeler kullanılmaktadır. Öğretmenlerimiz kendilerinin de yanılabileceğini daima göz önünde bulundurarak olaylara ön yargısız bakabilme kabiliyetini öğrencilerimize kazandırma amacındadırlar. Bu düşünce perspektifi içinde kendimizi geliştirmenin yollarını aramakta, insanlara bir şeyler öğretmeyi amaç edinmiş kişilerde beyin fırtınalarının olması gerektiğini düşünmekteyiz.